Umurcan Gago ile Yatırım Kazançlarında Vergileme

2020 - 12:Mukimlik Nedir ve Pavarotti Nerede Mukimdi?

pwcturkey Episode 12

“Umurcan Gago ile yatırım kazançlarında vergileme-2020”


 

BÖLÜM 12: Mukimlik nedir ve Pavarotti nerede mukimdi?

 

2020 Ağustos ayında yapılan bu kayıtta, genel bilgi vermek amacıyla ve kayıt tarihi itibariyle yürürlükte olan kural, oran ve tutarları dikkate alıyoruz. Bu podcasti dinlediğiniz tarihe dek mevzuatta veya mevzuatın yorumunda değişiklikler olmuş olabilir. Vergisel pozisyonunuzu salt bu podcaste dayanarak değil vergi danışmanınıza başvurarak belirlemenizi önemle tavsiye ederiz. Yatırım kararlarınız içinse yatırım danışmanlarınıza danışınız.  Bu podcasta dayanılarak tesis edilen işlemlere ilişkin olarak PwC, ortakları veya çalışanlarına herhangi bir sorumluluk atfedilemez.

 

Merhabalar,

 

Ben PwC Türkiye ortaklarından Umurcan Gago.

 

Yatırımlarını finansal varlıklarda değerlendiren ve herhangi bir nedenle uykusuzluk sorunu çeken dinleyicilerimiz için hazırladığımız bu podcast serimizde Türkiye’de yerleşik gerçek kişilerin finansal yatırım araçlarından elde ettikleri gelir ve kazançların vergilendirilmesini ele alıyoruz. 


 

Bugün 27 Ağustos 2020 ve günün özlü sözü 2007 yılında pankreas kanseri nedeniyle, aynı zamanda doğum yeri de olan, İtalya’nın Modena şehrinde hayata gözlerini yuman, modern zamanların en ünlü tenorü, büyük bir hayırsever, Prenses Diana’dan Dalai Lama’ya pek çok sevilen insanın dostu, BM Barış Elçiliği de yapmış, büyük usta, müthiş ses, Luciano Pavarotti’den gelecek. 

 

Hakkında 1989 – 1995 yılları arasında yaklaşık 20 milyon dolar vergi kaçırdığı iddiası ile İtalyan vergi idaresince yapılan tarhiyat ve 3 yıla kadar hapsi istemiyle başlatılan cezai kovuşturmanın ardından, Pavarotti yaklaşık 12.5 milyon dolar ödemeyi kabul ederek, dönemin İtalyan Maliye Bakanı Ottaviano del Turco ile kameraların önünde el sıkıştıktan sonra şöyle demişti: “Kendimi maddi manevi çok hafiflemiş hissediyorum. Hem zihinsel olarak hem de cüzdanım açısından”. 

 

Peki Pavarotti’nin vergisel olarak başının böylesine büyük bir derde girmesinin nedeni neydi diye soracaksınız haklı olarak. Anlatayım efendim.

 

Türkiye’de olduğu gibi İtalya’da da İtalyan mukimleri tüm dünyada elde ettikleri gelir ve kazançlar nedeniyle İtalya’da gelir vergisi beyan etmekle ve ödemekle yükümlü tutuluyor. İlk bölümü dinleyenler anımsayacaklardır, ne diyorduk biz bu kişilere?.......Evet, doğru bildiniz, “Tam Mükellef” diyorduk.

 

İtalyan vatandaşı olmakla kalmayıp, İtalya’nın sanat alanında milli gururu, İtalya deyince pizza ve makarna- rönesans – sinema- bella figura - moda  ve Roma/Venedik/Floransa’dan sonra herhalde ilk akla gelen isim olan, aslı nesli Emiglia Romagna bölgesinin ünlü şehri Modena olan Pavarotti ne yapıyor? İkametgahını vergi cenneti Monaco’daki Monte Carlo olarak beyan ediyor efendim ve hikayemiz böyle başlıyor.

 

Modena’lılar şehirlerinin sembolü kabul ettikleri Pavarotti’ye içten içe epeyce içerliyorlar. Çünkü Modena deyince akla, balsamik sirke, tortellini, enfes Lambrusco köpüklü şıraları, Ferrari- Lamborghini- Maserati gibi lüks spor arabalarla birlikte Pavarotti geliyor. Pavarotti’nin Modena’da evi olmasa da sonradan müze haline gelen çok büyük bir mülkü var. Ayrıca Adriyatik kıyısındaki Pesaro kentinde de muhteşem bir villası da var. Üç kızı da, boşanma aşamasında da olsa eşi de İtalya’da. Modena’daki altı ayrı bankada yatırımları ve 11 tane şirketi var. Velhasıl Modena’lılar “Pavarottimizin yaşam merkezi İtalya’dır, hem Monte Carlo ne alaka?” diyorlar yani. Neredeyse Pavarotti “vatan haini” filan ilan ediliyor.

 

Tabii İtalyan vergi idaresi ve Türk soyadlı Maliye Bakanı Ottaviano del Turco duruma sadece içten içe takılmıyor, belki biraz politik sebeplerle, belki biraz da ibreti alem için basıyor tarhiyatı ve suç duyurusunu. Böylece Bakan da belki de bilmem kaç kuşak öteden ataları olan, Osmanlı bahriyesinin Otranto seferlerinden kalma, soyadına yaraşır biçimde, Türkün gücünü gösterip, tenorümüze istiklal marşını en üst perdeden okutmaya bakıyor. 

 

Pavarotti’nin ise herhangi bir eseri üst perdeden okumaya hiç itirazı yok. Ama hakkaniyetsiz bulduğu bu vergi ve cezaları ödemeye de niyeti yok. Zaten o sıra boşanma aşamasında ve başında bir de nafaka dertleri var. Dolayısıyla diyor ki: “Yahu, tamam İtalyanlığımla gurur duyuyorum duymasına da, ben her zaman dünyanın neresinde kazanmışsam orada son kuruşuna kadar vergilerini ödemiş biriyim. Sürekli olarak başka başka ülkelerde yılda 50 küsür konser veriyorum. Kendimi asla suçlu filan hissetmiyorum. Her zaman İtalya'da kazanarak dışarıda harcayanların vergi kaçakçısı olduğuna inandım. Ben dışarıda kazanarak İtalya'ya para getiriyorum. Bakın ben kazancımın yüzde 90'ını yurtdışında elde ediyorum. Zamanımın büyük bölümünü geçirdiğim New York'ta bir evim var. Bana bağlı olarak ticari işleri halleden bir muhasebeci ile menajer, sekreter, doktor ve bir tenor için çok önemli olan kulak-burun-boğaz hastalıkları uzmanım var. Londra'daki evim 68 yılından kalma. Dünyanın diğer yerlerinde de evlerim var. Monte Carlo'da da, yazın tatil geçirdiğim Pesaro'da da evim var. Ama Modena'da bir evim yok. Gidince arkadaşımda kalıyorum. Hayır konserleri filan veriyorum. Sonuna kadar İtalyanım ama İtalya’da mukim değilim. İtalya dışında başka ülkelerde kazandığım ve oralarda vergisini ödediğim gelirlerim için neden İtalya’da beyanname vereyim a dostlar…” 

 

Üstat “Bu beni itibarsızlaştırmak için yapılan bir komplo’dur” argümanını da kullanıyor mu onu bilmiyorum. Herhalde o yıllarda bu bizde şimdilerde olduğu kadar genel kabul gören bir savunma olmadığından aklına gelmemiştir diye tahmin ediyorum.

 

Yurtdışındaki doktorları filan devreye giriyorlar. Ne kadar sık defa ve ne kadar uzun süren tedaviler için İtalya dışında olduğuna dair raporlar veriyorlar. Arkadaşları devreye giriyor: “Biz ne zaman onu görmek istesek, New York’a gidiyoruz, onu İtalya’da denk getirmek bir mesele. Kıtalararası gidip gelmekten helak olduk Tanrı sizi inandırsın” diyorlar. Avukatı devreye giriyor, bir sürü tanık raporu topluyor. “Pavarotti için İtalya bir tatil destinasyonudur. Dışarıda kazanıp yatırımlar yaptığı bir yerdir sonuçta. İtiraz ediyoruz. Nerede bu devlet nerede adalet” filan diyor.

 

İşte böyle efendim. Peki siz ne diyorsunuz bu işe? Kim haklı sizce? “Bu konuda kurallar neydi Umurcan? Onu söyle bize önce de, ona göre karar verelim bizde” mi diyorsunuz?

 

Eh peki, haklısınız, kuralları söyleyeyim önce öyle verin kararınızı.

 

Efendim bu işte tabiki öncelikle ülkelerin iç mevzuatlarına bakıyoruz. Mesela, bizim mevzuatımıza göre ikametgah sürekli kalma niyetiyle oturduğunuz yer. Ya da bir takvim yılında 6 aydan fazla devamlı olarak Türkiye’de oturuyorsanız Türkiye’de mukimsiniz demektir. Birden fazla ülkede ikamet ediyorsanız ne oluyordu? Bu durumda ülkeler arasındaki Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması’nda belirtilen kriterlere göre mukim olduğunuz ülke belirleniyordu. İtalyan kuralları da bizimki gibi.

 

Peki ne diyor Akit devletlar arasındaki bu anlaşmalar? Şöyle diyorlar genelde:

 

"Bir Akit Devletin mukimi" terimi, o Devletin mevzuatı gereğince ev, ikametgah veya benzer herhangi bir kriter nedeniyle orada vergiye tabi olan herhangi bir kişi anlamına gelir. Ancak bir kişi iki Akit Devletin de mukimi olduğunda, bu kişinin durumu şöyle belirlenir:

 

Bir kere kişi, yalnızca daimî olarak kalabileceği bir evin bulunduğu Devletin mukimi kabul edilir.

 

Ama eğer bu kişinin her iki Devlette de daimî olarak kalabileceği bir evi varsa, bu kişi, yalnızca kişisel ve ekonomik ilişkilerinin daha yakın olduğu (yani hayati menfaatlerinin merkezi olan) Devletin mukimi kabul edilir. 

 

Eğer kişinin hayati menfaatlerinin merkezînin yer aldığı Devlet belirlenemezse veya her iki Devlette de daimi olarak kalabileceği bir evi yoksa, kişi yalnızca ‘kalmayı adet edindiği evin’ bulunduğu Devletin mukîmi kabul edilir. 

 

Eğer kişinin her iki Devlette de ‘kalmayı adet-edindiği bir ev’ varsa veya her iki Devlette de böyle bir ev söz konusu değilse, kişi yalnızca vatandaşı olduğu Devletin mukimi kabul edilir. 

 

Nihayet, eğer kişi her iki Devletin de vatandaşı ise veya her iki Devletin de vatandaşı değil ise, Akit Devletlerin yetkili makamları sorunu karşılıklı anlaşma yoluyla çözerler. 

 

İşte kurallar böyle. Genelde anlaşmalar bu veya buna benzer bir çözüm getiriyorlar yani. Artık buradan hareketle rahmetli Pavarotti haklı mıymış haksız mıymış sizin değerlendirmenize bırakıyorum efendim.

 

Peki biz bu hikayeden ne çıkartıyoruz? Efendim, sırf vatandaş olmanız, sırf bir ülkede evinizin olması sizi otomatik olarak o ülkede mukim, yani tam mükellef kılmıyor bir kere. İçiniz rahat etsin. Ama yok eğer düşük vergili bir ülkede mukim olduğunuzu iddia edecekseniz, yaşam merkezinizin gerçekten orada olduğunuza bakılacağından, öyle “Ama ev aldım orada vallaha, oturma iznim de var” diye kendinizi güvence de filan hissetmeyin. Rahmetli maestro Pavarotti üst perdelerden ne operalar, ne şarkılar, ne marşlar söylemekten imtina edecek bir kişi değildi. Ama size zor gelebilir. Benim banyoda çok denemişliğim vardır, hiç iyi sonuç aldığımı söyleyemeceğim.

 

(Müzik girer ve yavaş yavaş yükselir)

 

Efendim böylece bu podcast serimizin onikinci bölümünün sonuna gelmiş bulunuyoruz. Uykuya dalmadan buraya kadar gelmiş olduğunuz için özür diliyorum. Bir sonraki bölümde buluşuncaya kadar keyifli, sağlıklı, bol kazanç ve az vergili günler diliyorum.