
Umurcan Gago ile Yatırım Kazançlarında Vergileme
Yatırımlarını finansal varlıklarda değerlendiren dinleyicilerimiz için hazırladığımız bu podcast serimizde Türkiye’de yerleşik gerçek kişilerin finansal yatırım araçlarından elde ettikleri gelir ve kazançların vergilendirilmesini ele alıyoruz.
Umurcan Gago ile Yatırım Kazançlarında Vergileme
2020 - 8: Girişim Sermayesi Yatırım Fonlarından Elde Edilen Kazançların Vergilendirilmesi
“Umurcan Gago ile yatırım kazançlarında vergileme-2020”
EPISODE 8 – Girişim sermayesi yatırım fonlarından elde edilen kazançların vergilendirilmesi
2020 Ağustos ayında yapılan bu kayıtta, genel bilgi vermek amacıyla ve kayıt tarihi itibariyle yürürlükte olan kural, oran ve tutarları dikkate alıyoruz. Bu podcasti dinlediğiniz tarihe dek mevzuatta veya mevzuatın yorumunda değişiklikler olmuş olabilir. Vergisel pozisyonunuzu salt bu podcaste dayanarak değil vergi danışmanınıza başvurarak belirlemenizi önemle tavsiye ederiz. Yatırım kararlarınız için ise yatırım danışmanlarınıza danışınız. Bu podcasta dayanılarak tesis edilen işlemlere ilişkin olarak PwC, ortakları veya çalışanlarına herhangi bir sorumluluk atfedilemez.
Merhabalar,
Ben PwC Türkiye ortaklarından Umurcan Gago.
Yatırımlarını finansal varlıklarda değerlendiren ve herhangi bir nedenle uykusuzluk sorunu çeken dinleyicilerimiz için hazırladığımız bu podcast serimizde Türkiye’de yerleşik gerçek kişilerin finansal yatırım araçlarından elde ettikleri gelir ve kazançların vergilendirilmesini ele alıyoruz.
Bugün 17 Ağustos 2020 ve günün sözü Amerika Birleşik Devletlerinin kurucu babalarından Benjamin Franklin’den: “Dünyada ölüm ve vergiler dışında, hiçbir şey kesin değildir.” Bizim her canlı ölümü tadacaktırımızın, -herkes vergiyi ödeyecektir- hali gibi bir söz. Gerçekten hayatın pek çok alanında vergiden kaçınmak mümkün olmuyor. Hele iyi bir vatandaşsanız.
Neyse efendim biz bu bölümde son dönemde nitelikli yatırımcıların en gözde yatırım araçlarından biri haline gelen, Girişim Sermayesi Yatırım Fonlarından elde edilen kazançların vergilendirilmesini ele alıyoruz.
Girişim sermayesi yatırım fonu nediri kısaca açıklayarak başlayalım. – Girişim sermayesi yatırım fonu aslında bir yatırım fonu çeşididir. Yani tüm diğer fonlar gibi, söz gelimi menkul kıymet yatırım fonları gibi girişim sermayesi yatırım fonları da şirket değildir, tüzel kişiliği yoktur, bir mal varlığı topluluğudur. Portföy yönetim şirketlerince nitelikli yatırımcılardan katılma payları karşılığında toplanan paralarla kurulur ve pay sahipleri hesabına inançlı mülkiyet esaslarına göre yönetilir. Ama MKYF’larından belli açılardan farklıdır. Birincisi, girişim sermayesi yatırım fonlarına sadece nitelikli yatırımcılar yatırım yapabilirler. İkincisi, girişim sermayesi yatırım fonlarının ana yatırımları Girişim Şirketleri’dir. MKYF’ları gibi likit varlıklara yatırım yapmak değildir temel amaçları.
Aslında girişim sermayesi yatırım fonları için İngilizce “Private Equity Funds” olarak isimlendirilen fonların Türkçe karşılığıdır da diyebiliriz.
Küçük yatırımcıların yatırım yapabildiği, likiditesi yüksek finansal varlıklara yatırım yapan konvansiyonel-perakende menkul kıymet yatırım fonlarından farklı olarak, ancak nitelikli yatırımcılarca ve daha yüksek riskli, likiditesi daha düşük ve dolayısıyla da potansiyel getirisi daha yüksek varlıklara yatırım yapan, daha düşük seviyede regüle edilmiş ve dolayısıyla borsalarda işlem görmeyen girişim sermayesi yatırım fonları, tipik olarak belirli bir süreyle kurulan (örneğin 10 yıl gibi), yatırımcıların taahhütleri ile sınırlı olarak sorumlu oldukları ve fonun girişim şirketlerine yatırım yapabilmeleri amacıyla, ihtiyaç olduğunda fona sermaye sağlamayı bir sözleşme aracılığıyla kabul ve taahhüt ettikleri kolektif yatırım araçlarıdır.
Peki Nitelikli yatırımcı nedir? - Bireysel bir yatırımcı, finansal varlıklarının toplamı 1 milyon Lira tutarını aşıyor ve ayrıca “profesyonel müşteri” kabul edilmek için bir Yatırım Kuruluşuna talepte bulunmuş ise, Nitelikli Yatırımcı olarak kabul edilir.
Girişim sermayesi yatırım fonları nitelikli yatırımcılardan sağladıkları fonlar ile yeni kurulmuş (“start-up” diye de anılan) şirketlerden belli bir seviyeye ulaşmış olan şirketlere, altyapı projelerinden, finansal borçları nedeniyle sıkıntı yaşayan şirketlere ve hatta gayrimenkul yatırımı yapan şirketlere kadar bir çok farklı amaç ve strateji ile geniş bir yelpazede yatırım yaparak, yatırımcıları için yüksek riskle orantılı olarak yüksek getiri sağlamayı hedeflerler. Strateji olarak, Risk Sermayesi Fonları veya daha yaygın kullanılan İngilizce ifadesiyle “Venture Capital Funds” olarak da anılan, daha küçük ölçekli erken aşama şirketlerine yatırım yapan türde girişim sermayesi yatırım fonları, bu şirketlerin gelişip, değerlenmesini sağlamak noktasında, genellikle yatırım yaptıkları şirketlerin yönetimlerini devralıp, şirketlerin daha verimli yönetilmesi için ilgili sektörlerdeki uzmanlar ile birlikte hareket ederek ortak olunan şirkete yeni ürün ve hizmet geliştirme, kurumsallaşma konularında katkı sağlarlar. Yatırım yapılan şirketlerden alınan payların, orta ve uzun vadede kısmen veya tamamen satılması ile yatırımcıları için getiri sağlanması prensibine dayanan bu tip girişim sermayesi yatırım fonları, iş fikri üreterek hızlı büyüme potansiyeli sağlayan şirketlere bir finansman seçeneği sağlamaktadır. Bu tip girişim sermayesi yatırım fonları genelde genç, dinamik, hızlı büyüme ve yüksek karlılık potansiyeli olan ancak yatırım ve büyümenin gerçekleştirilmesi için gerekli olan finansal kaynakların temininde sıkıntı çeken küçük boyutlu işletmelere genelde sermaye veya sermaye benzeri uzun vadeli finansman sağlayarak kaynak aktarır. Günümüzün en meşhur halka açık şirketlerden olan Apple, Cisco, Compaq, Google gibi firmalar da kuruluş aşamalarında girişim sermayesi yatırım fonlarından faydalanmışlardır. Ve tabii geri dönüş olarak bu fonların yatırımcı ve Yönetici’lerinin büyük kazançlar elde etmelerini sağlamışlardır.
Dolayısıyla girişim sermayesi yatırım fonları bir ekonominin canlanması açısından çok önemli bir kaynak teşkil ederler. Zaten bu nedenle de devletimiz Türkiye’de kurulan girişim sermayesi fonlarına yapılan yatırımları vergisel olarak, diğer fonlara kıyasen daha da çok teşvik etmektedir.
Türkiye’de kurulan girişim sermayesi fonları ile neyi kast ediyoruz? - Türkiye’de faaliyet gösteren SPK lisanslı bir portföy yönetim şirketinin kurup yönettiği ve temelde Türkiye’deki girişim şirketlerine yatırım yapan fonları kast ediyoruz.
Peki, Türkiye’de kurulmuş bir girişim sermayesi yatırım fonuna yatırım yaptık, gelir ve kazançlarımız nasıl vergilendirilecek? - Mart 2017 tarihinde Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesinde yayımlanan Yatırım Fon ve Ortaklıklarının Vergilendirilmesine İlişkin Rehber Taslağı kapsamında Türkiye’de yerleşik bireysel yatırımcıların GSYF’den elde ettikleri gelir ve kazançlar, %10 nispetinde bir stopaj suretiyle vergilendiriliyor. Ve bu %10 stopaj nihai vergi yükünü oluşturuyor. Yani yatırımcıların beyanname vermeleri gerekmiyor. Başkaca bir sebeple beyanname veriyor olsalar bile bu tip getirilerini beyannamelerine dahil etmeleri gerekmiyor.
Diğer yatırım fonları türlerinde de olduğu gibi girişim sermayesi yatırım fonu yatırımcılarının farklı şekil ve yöntemlerde getiri elde etmeleri mümkün. Mesela, fon katılma paylarını fona iade edebilirler. Bu şekilde getiriyi elde edebilirler. Veya fon kendi bünyesinde birikmiş dağıtılabilir getiriyi yatırımcılarına dağıtır. Veya eğer bu konuda fon kuruluş dökümanlarında ve yatırımcı sözleşmesinde kısıtlayıcı bir hüküm yoksa, yatırımcılar ellerindeki katılma paylarını üçüncü kişilere satabilirler, devredebilirler. Taslak rehbere göre, her durumda vergileme aynı şekilde oluyor.
Peki, “Türkiye’de değil yurtdışında kurulmuş bir Private Equity Investment Fund’a yatırım yaptım. Aynı şekilde %10 suretiyle mi vergilendirileceğim?” – Hayır. Burada devletin teşvik ettiği şey Türk sermaye piyasalarının gelişmesini teşvik etmek. O nedenle eğer yabancı bir fona yatırım yapmış ve bir getiri elde etmişseniz, prensip olarak onu beyan etmeniz ve üzerinden artan oranlı gelir vergisi tarifesine göre yıllık gelir verginizi ödemeniz gerekiyor.
Bir de yine sıklıkla sorulan şu soru var: Ben Türkiye’de kurulu bir girşim sermayesi fonuna yatırım yapayım, ama bu fon yabancı ülkelerdeki şirketlere yatırım yapsın. Mesela, San Francisco’da şahane start-uplar var. Olur mu? – Prensip olarak, yani bazı limitler ve istisnalar bir kenara konacak olursa, hayır olmaz. Türkiye’de kurulu girişim sermayesi yatırım fonlarının ana amacı, doğrudan veya dolaylı olarak, Türkiye’de faaliyet gösteren girişim şirketlerine yatırım yapmak.
Gördüğünüz gibi Türkiye’de kurulu girişim sermayesi yatırım fonlarından elde edilen gelir ve kazançların vergilendirilmesi son derece basit ve avantajlı. Ama başkaca türden yatırım fonlarına, mesela menkul kıymet yatırım fonlarına veya gayrimenkul yatırım fonlarına yatırım yapan yatırımcıların getirilerinin vergilemesinden de farklı değil.
Evet, bir açıdan öyle. Ama girişim sermayesi yatırım fonlarına yatırım yapan bazı yatırımcılar için avantajlar burada da bitmiyor. Eğer, kişisel gelirleriniz sebebiyle yıllık beyanname veren ve bilanço esasına göre defter tutan bir gelir vergisi mükellefiyseniz (mesela, birinci sınıf bir tüccar veya bilanço esasına göre defter tutan bir çiftçi) diğer fonlarda olmayan şöyle bir imkanınız daha var: girişim sermayesi fonuna yapmış olduğunuz yatırımı, ilgili dönemde beyan etmiş olduğunuz beyana tabi gelirinizden düşebiliyorsunuz. Kuşkusuz belli bir sınırla. O sınır nedir? – Beyan ettiğiniz gelirin %10’u ve öz sermayenizin %20’si. Yatırımınızı muhafaza ettiğiniz sürece bu ekstra vergi ertelemesi imkanından faydalanabiliyorsunuz.
Peki bu ek avantaj pratik olarak ne anlama geliyor? – Devlet size diyor ki, sen yeterki girişim sermayesi fonlarına yatırım yap, ne yatırım yapıyorsan onun gelir vergisi oranı kadar ben de para koyuyorum.
Bazen şöyle sorular gelebiliyor: “İşletme hesabı esasına göre defter tutuyorum” veya “serbest meslek kazanç defteri tutan serbest meslek erbabıyım. Bu indirim imkanından faydalanabilir miyim?” – Maalesef hayır.
Aslında vergi politikası olarak çok güzel ve yerinde bir ek teşvik. Ama ama sadece bilanço esasına göre defter tutan bir gelir vergisi mükellefleri için geçerli olduğundan uygulama alanı biraz dar. İnşallah ileride kapsamı biraz daha genişletilir diyorum.
Böylece bu podcast serimizin sekizinci bölümünün sonuna gelmiş bulunuyoruz. Uykuya dalmadan buraya kadar gelmiş olduğunuz için özür diliyorum. Bir sonraki bölümde buluşuncaya kadar keyifli, sağlıklı, bol kazanç ve az vergili günler diliyorum.