
Umurcan Gago ile Yatırım Kazançlarında Vergileme
Yatırımlarını finansal varlıklarda değerlendiren dinleyicilerimiz için hazırladığımız bu podcast serimizde Türkiye’de yerleşik gerçek kişilerin finansal yatırım araçlarından elde ettikleri gelir ve kazançların vergilendirilmesini ele alıyoruz.
Umurcan Gago ile Yatırım Kazançlarında Vergileme
2024 - 6: Menkul Kıymet Yatırım Fonlarından Elde Edilen Kazançların Vergilendirilmesi ve İspanyol İmparatorluğunun Çöküşü
Menkul kıymet yatırım fonlarından elde edilen gelir ve kazançların vergilendirilmesi nasıl oluyor
“Umurcan Gago ile yatırım kazançlarında vergileme-2024”
Menkul kıymet yatırım fonlarından elde edilen gelir ve kazançların vergilendirilmesi nasıl oluyor
EPISODE 6 - Menkul kıymet yatırım fonlarından elde edilen kazançların vergilendirilmesi ve İspanyol İmparatorluğunun çöküşü
2024 Şubat ayında yapılan bu kayıtta, genel bilgi vermek amacıyla ve kayıt tarihi itibariyle yürürlükte olan kural, oran ve tutarları dikkate alıyoruz. Bu podcasti dinlediğiniz tarihe dek mevzuatta veya mevzuatın yorumunda değişiklikler olmuş olabilir. Vergisel pozisyonunuzu salt bu podcaste dayanarak değil vergi danışmanınıza başvurarak belirlemenizi önemle tavsiye ederiz. Bu podcast’e dayanılarak tesis edilen işlemlere ilişkin olarak PwC, ortakları veya çalışanlarına herhangi bir sorumluluk atfedilemez.
Merhabalar,
Ben PwC Türkiye ortaklarından Umurcan Gago.
Yatırımlarını finansal varlıklarda değerlendiren ve herhangi bir nedenle uykusuzluk sorunu çeken dinleyicilerimiz için hazırladığımız bu podcast serimizde Türkiye’de yerleşik gerçek kişilerin finansal yatırım araçlarından elde ettikleri gelir ve kazançların vergilendirilmesini ele alıyoruz.
Bu bölümde menkul kıymet yatırım fonlarından elde edilen kazançların vergilendirilmesini ele alıyoruz. Ama önce, her zamanki gibi kısa bir vergi tarihi hikayemiz olacak.
Bir ülkenin ekonomisinde işlerin iyi gitmediğini anlamanın en iyi yolu, isyan ve vergi aflarının sıklığı olmuş hep. Tarihte bugün, bundan tam tamına 237 yıl önce Amerika’nın kurucu babalarından Thomas Jefferson kankası ve kendisinden sonraki Başkan olacak olan James Madison’a Paris’ten yazdığı mektubunda, “Dostum, ufak tefek protestolar, tatlış isyanlar iyidir. Hatta bunların 20 yılda bir filan görülmesi gayet de sıhhatlidir. Hükümetlere hastalıklı durumların semptomlarını verirler.” demiş. Tarih semptomları göremeyenlerin egemenlikleri nasıl kaybettiklerinin örnekleri ile dolu. Bunların içinde İspanya, belki de en güzel emsaldir.
Efendim, İspanyol Krallığı yeni kıtaları keşfetmiş, sömürü topraklarından egzotik meyveler mi dersiniz, külçe külçe gümüşler mi dersiniz, her şey İspanyol limanlarına akıyor, Habsburg’larla sıhri hısımlık kurup, terekeyi birleştirmişler, 5. Charles, yani Şarlken döneminde Portekizi, İtalya’sı, Hollanda’sı Almanya’sı, nerdeyse tüm Avrupa kontrollerinde, Uzak Doğu ticareti de bunlarda, Amerikalar da. Yani İspanyol imparatorluğu dünyanın o dönemki Herkülü. Yeni dünya da eski dünya da ellerinin altında. İngiltere filan da denizlerin egemenliği konusunda kendi çapında iddialı. Hatta 1588’de İspanyol Armada’sına karşı ciddi bir zafer de kazanıyorlar. İspanya’da taht kavgaları, din kavgaları filan da var, ama İspanyol İmparatorluğunun gerileyişi daha çok vergi sistemi yüzünden geliyor. Yüksek vergilerden, bilhassa bir nevi günümüzün KDVsi denilebilecek alcabala denen, her türlü mal satışında satış bedelinden alınan %5-15 arasındaki satış vergileri yüzünden, kayıt dışı ekonomi çok büyüyor, kaçakçılık çok büyüyor, isyanlar çıkıyor. Vergiye gönüllü uyan yok. Başta Castil olmak üzere vatandaş yüksek vergilerden kaçınmak için ikametgahını yurtdışına taşımaya başlıyor. Daha yeni Sefarad Yahudi nüfusunu kovdukları için zaten insan gücünü kaybetmiş olan ülke daha da boşalıyor, kalanların üzerine daha fazla vergi yükü bindikçe olay çığırından çıkıp kontrol edilemez bir noktaya geliyor. Gerisini ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Kıssadan vergisel hissemiz şu: protestolara kulak vermek iyidir, hele konu vergiyse.
Artık gelelim fonlara.
Efendim, mevzuatımızda Menkul Kıymet Yatırım Fonları şöyle tanımlanıyor:
- tasarruf sahiplerinden, yani yatırımcılardan, katılma payı karşılığında toplanan para ya da diğer varlıklarla,
- tasarruf sahipleri hesabına,
- inançlı mülkiyet esaslarına göre,
- finansal varlıklar ve işlemlerden oluşan portföyleri işletmek amacıyla
- portföy yönetim şirketleri tarafından kurulan ve tüzel kişiliği bulunmayan malvarlıkları.
Bu tanım bize birçok şey söylüyor. Öncelikle fonların tasarruf sahiplerinden toplanan para ile kurulduğunu söylüyor. Neden? Çünkü yatırım fonları kolektif yatırım araçları. Yani bir çok kişinin parasının bir araya getirilmesi sonucu oluşan malvarlığına fon diyoruz. Bir kişinin parasına ‘fon’ diyemiyoruz. Başka bir şey, mesela ‘servet’ diyoruz.
Sonra bu tanım bize ancak portföy yönetim şirketlerinin fon kurabileceklerini ve yönetebileceklerini söylüyor. Yani siz veya ben fon kuramıyor, yönetemiyoruz. Dolayısıyla bir gün mesela gençten ve tombul birisi karşınıza çıkar da, “Abim biz arkadaşlarla kendi aramızda bir fon kurduk, acayip çok para kazanıyoruz, kısa zamanda, istiyorsan gel sen de katıl yabancımız değilsin ne de olsa” filan derse, ya da alımlı bir banka müdürü çıkar da, “Ben fon kurdum” derse, aman dikkatli olun efendim, fırsatçı futbolcu zihniyetinde olmayınız, bunlara itibar etmeyiniz.
Bu tanım bize fonun ne olmadığını da söylüyor. Diyor ki, fonların tüzel kişiliği yoktur. Ki yatırım ortaklıkları ile yatırım fonlarının en temel farklılıkları da bu zaten. Yatırım ortaklıklarının tüzel kişiliği var. Alışık olduğunuz anonim şirket formunda kuruluyorlar. Oysa yatırım fonları aslında yatırımcılar ile portföy yöneticisi arasındaki bir sözleşmeden ibaret.
Şimdi bunu duyunca “Eyvah eyvah fona yatırımcı oluyorum derken alelade bir kağıt parçasına mı yatırdım ben şimdi paralarımı” diyerek panik olmayın lütfen. O kadar da alelade bir sözleşmeden bahsetmiyoruz. Sonuçta SPK’nın temel şartlarını belirlediği bir metin kullanılıyor bunun için. Ki biz buna içtüzük diyoruz.
Yatırım fonları çok çeşitli varlıklara yatırım yapmak üzere kurulabiliyor. Ana yatırım odağının ne türden bir varlık olduğuna göre yatırım fonlarını isimlendiriyoruz. Mesela, ana yatırım odağı menkul kıymet ve para piyasası araçlarına yatırım yapmak olan fonlara Menkul Kıymet Yatırım Fonları, gayrimenkul olan fonlara Gayrimenkul Yatırım Fonları, girişim şirketleri olan fonlara Girişim Sermayesi Yatırım Fonları diyoruz.
Biz bu bölümde bu fon türlerinden sadece Menkul Kıymet Yatırım Fonlarını ele alacağız. Diğer fon türlerine bu bölümde girmeyeceğiz. Ama daha sonra sekizinci bölümde Girişim Sermayesi Yatırım Fonlarını ele alacağız mesela. Ben zaten menkul kıymet fonlarını değil girişim sermayesi fonlarını merak ediyordum diyen varsa, sekizinci bölüme geçebilir diye söylüyorum.
Bir de Emeklilik Yatırım Fonları var. Aslında, Emeklilik Yatırım Fonları da bir tür Menkul Kıymet Yatırım Fonu. Temel farkları, Emeklilik Şirketlerince kurulmaları, “devlet katkısı” denen vergi teşviğinin olması, ve vergilemede elde bulundurma süresiyle orantılı olarak artan vergi teşviklerinin olması diyebiliriz. Biz bu podcastte Emeklilik Yatırım Fonlarını da ele almıyoruz.
Ayrıca Menkul Kıymet Yatırım Fonları, portföylerindeki menkul kıymet türlerinin konsantrasyonuna göre de farklı isimler alabiliyor. Mesela:
- Fon toplam değerinin en az %80’i devamlı olarak ‘borsada işlem gören altın ve diğer kıymetli madenler ile kıymetli madenlere dayalı para ve sermaye piyasası araçlarına yatırılan fonlar’ “kıymetli maden fonları” olarak anılıyor.
- Portföyünün tamamı devamlı olarak, kira sertifikaları, katılma hesapları, ortaklık payları, altın ve diğer kıymetli madenler ile diğer faize dayalı olmayan araçlardan oluşan fonlar “katılım fonu” olarak adlandırılıyor.
Başkaları da var. Mesela: Borçlanma Araçları Fonu, Hisse Senedi Fonu, Fon Sepeti Fonu, Para Piyasası Fonu, Değişken Fon, Hisse Senedi Yoğun Fon, Garantili Fon, Koruma Amaçlı Fon gibi.
Fon toplam değerinin en az %80’ini yabancı yatırım araçlarına yatıran, unvanlarında “döviz” ifadesi yer alan serbest fonlar var bir de. Ki bunların katılma payları döviz cinsinden satılabiliyor.
Son olarak bir de Borsa Yatırım Fonları’ndan bahsedelim. Bunlar da menkul kıymet yatırım fonları. En temel farkları bu fonların katılma paylarının bir borsada alım-satıma konu edilebilmesi. Yani ikinci el piyasalarının olması.
Evet böylece çok özetle menkul kıymet yatırım fonları nediri şöyle çok kısaca hatırlatmış olduk. Şimdi de elde edilen gelir ve kazançların vergilendirilmesine bakalım artık.
Önceki bölümleri dinlemiş olanlarınız anımsayacaklardır diye umuyorum, o nedenle burada tekrar detayına çok da girmeyeceğim. Ama yine de hatırlayamayan veya önceki bölümleri dinlememiş olan varsa diye çok kısaca söyleyeyim: Vergileme açısından hangi tür gelir veya kazançtan bahsettiğimiz önemli. Vergi mevzuatımıza göre, yatırım fonlarında iki ayrı türde getiri elde edebiliyoruz. Bir tanesi, yatırım yapmış olduğumuz yatırım fonlarını itfa etmek yani fona iade etmek suretiyle elde ettiğimiz kar payları ya da fonun içinde birikmiş dağıtılabilir karın dağıtılması sonucu elde ettiğimiz kar payları. Bu ikisi de bir fondan elde edebileceğimiz menkul sermaye iratları oluyor. İkinci kategori ise şu: Elimizdeki yatırım fonu katılma paylarını fona iade etmiyoruz da, 3. kişilere satıyoruz ve bir kazanç elde ediyoruz. Bu tip kazançlara gelir vergilemesi dilinde Menkul Sermaye İradı demiyoruz, Diğer Kazanç ve İrat diyoruz.
Bu kategorizasyon neden önemli? Çünkü bunlar kural olarak ayrı vergileme kurallarına tabi olabiliyorlar.
Gelgelelim menkul kıymet yatırım fonları söz konusu olduğunda, çok şanslıyız, zira Gelir İdaresi bize diyor ki: fon katılma paylarınızdan kar payı da elde etseniz, satıp kazanç da elde etseniz, benim için bunların arasında fark yok, aynı şekilde ve nispette vergilerim.
Bu nasıl oluyor? Şöyle efendim.
Kural olarak, getiriniz üzerinden %10 stopaj kesiliyor ve bu nihai verginiz oluyor, yani beyanname vermenize gerek kalmıyor. Hatta, yatırım yaptığınız fon pay veya hisse senedi yoğun bir fon ise stopaj oranı %0 oluyor. Başka bir deyişle, alım-satımlar açısından hisse senedine yatırım yapmışsınız gibi.
Kar payı kazançları açısından ise, doğrudan hisse senetlerine yatırım yapmaktan da avantajlı oluyor. İkinci bölümü dinlemiş olanlarınız hatırlayacaktır, doğrudan hisse senedi yatırım yapan yatırımcıların temettü yani kar payı kazançları üzerinde en az %10 stopaj oluyordu. Bir de brüt kazançlarının yarısı için yıllık beyan eşiğini geçerlerse beyanname vermeleri gerekiyordu. Oysa pay veya hisse senedi yoğun fonlarda bunlar yok. Sizden %10 kesinti yapılıyor ve işiniz bitiyor.
Bu söylediklerim borsa yatırım fonları için de geçerli.
Hisse fonları dışındaki fonlar için stopaj oranı %10 dedim az önce ama, 23 Aralık 2020 ve sonrasında ve en azından şimdilik/sonradan uzatılmazsa 30 Nisan 2024 ve öncesinde iktisap edilen değişken, karma, eurobond, dış borçlanma, yabancı, serbest fonlar ile unvanında “döviz” ifadesi geçen yatırım fonları hariç olmak üzere, diğer fonlarda (mesela, borçlanma araçları fonları, para piyasası fonları, kıymetli maden fonları, fon sepeti fonu gibi) stopaj oranı %0.
Peki, bir menkul kıymet yatırım fonu yatırımımdan getiri diğerinden zarar ettim, bunları birbirine mahsup edebilir miyim? - Evet. Çünkü bunlar türdeş. Dolayısıyla aynı takvim yılı içindeki zarar izleyen dönemlerin stopaj matrahından mahsup edilebiliyor.
Peki, bir borçlanma araçları menkul kıymet yatırım fon yatırımımdan getiri elde ettim yine ama BIST’te yaptığım bir hisse senedi yatırımımı elden çıkarmıştım ve zarar etmiştim. Bunları birbirine mahsup edebilir miyim? - Maalesef hayır. Çünkü bunlar farklı tür araçlar. Türdeş değiller. En azından bizim vergi mevzuatımız aradaki kan bağını kabul etmiyor, sosyal ve vergisel bir mesafe koyuyor aralarına.
Zararı bir devlet iç borçlanma senedini elden çıkartmak suretiyle elde ettiysem, bunu mahsup edebilir miyim bari?- Mümkün olsa dükkan sizin demek istedim. Maalesef hayır, bunlar da türdeş değiller.
Peki bir hisse senedi menkul kıymet yatırım fon yatırımımdan getiri elde ettim yine ama BIST’te yaptığım bir hisse senedi yatırımımı elden çıkarmıştım ve zarar etmiştim. Bunları birbirine mahsup edebilir miyim?
Şaşıracaksınız ama Evet. İdare hisse senedi yoğun fonların katılma belgelerinden doğan kazançların, "4-Yatırım fonları katılma belgeleri ve yatırım ortaklıkları hisse senetleri" sınıfında değil hisse senetlerinin yer aldığı "Değişken getirili menkul kıymetler" sınıfında sınıflandırılması gerektiğini söylüyor.
Yurtdışında kurulu bir fona yatırım yapmıştım. Yine %10 stopaj suretiyle mi vergilendirileceğim? -Hayır. Bahsettiğimiz %10 stopaj ile vergilendirme Türk fonları için geçerli. Yabancı bir fona yatırım yaptıysanız, kural olarak elde ettiğiniz getiri için Türkiye’de beyanname vermeniz lazım. Lakin matrahınızın nasıl belirleneceği, yararlanabileceğiniz istisna veya eşiklerin olup olmadığı durumdan duruma göre değişebilir.
Kısaca yurt dışı yatırım fonlarından elde edeceğiniz gelirlerin gelir vergisi beyannamesi verme yükümlülüğü doğurabileceğini hatırlatmış olayım. Böyle bir yatırımınız varsa, vergi danışmanınıza başvurmanızı hararetle tavsiye ediyorum.
Böylece bu podcast serimizin altıncı bölümünün sonuna gelmiş bulunuyoruz. Uykuya dalmadan buraya kadar gelmiş olduğunuz için özür diliyorum. Bir sonraki bölümde buluşuncaya kadar keyifli, sağlıklı, bol kazanç ve az vergili günler diliyorum.